pamukkale, aile havuzlari


cok eskiden, yaza denk gelen pazar gunlerinde (ben her ne kadar erkenden gitmek istesem de hazirliklar bir turlu bitmediginden) ogleden sonraya dogru belediye tesislerinin 'aile havuzlarina' giderdik. bunlar dort duvar arasinda, pamukkale suyuyla dolu ve ailelere tahsis edilmis dikdortgen minik havuzlardi, ve yer bulmak o kadar da kolay degildi. babam once bir telefon ederdi, benim zar zor oldugunu dusundugum ya da oyle dusunmek istedigim bir sekilde yer ayirtirdi. o anda sevincime ragmen (aile havuzuna gidiyoruz!!) nedense benim icime baska bir aileyle de havuzumuzu paylasmak zorunda kalacagimiz korkusu duserdi. anneanneme telefon edilir, annem sanki daha karar verilmemis gibi 'cocuklar gitmek istiyorlar' diye agir agir anlatirdi, halbuki yerimiz bile ayirtilmisti, diye dusunurdum, anneannem kurabiyelerini hazirlamaya baslardi; birileri aranir onlar da davet edilirdi. evin icinde telasla dolasilir, 'anne, bikinimin ustu nerde' gibi sorular sorulurdu. tek alinmasi gereken mayo ve havlu iken, sanki o alinmasi gerekenler bir turlu bitmezdi. tabi, eger bikinini icine giymissen ve ic camasirini almayi unutursan -ki bu sik yasanan bir vakaydi diye hatirliyorum- o zaman donus yolunda tam kurumamis ve hala biraz soguk olan poponun sortuna degmesi tuhaf bir his yaratirdi ki, bu hisse ve eve donsuz donuyor olmanin utancina katlanmak zorundaydin. artik yilina gore renault ya da sahin ya da dogan arabamiza binip havuzlara geldigimizde ve en sonunda o demir kapi kapanip, dunyanin geri kalani disarida kalip da, bizim dunyamiz o dort duvar arasindaki havuz oldugunda, birden cok rahatlar, bikinim icimde degilse yerleri beton ve soguk olan soyunma odasina girer, bir an once uzerimi degisirdim. sonra nedense havuza hic atlamaz, travertenden olan ya da oyle gorunen ama sadece beyaz bir kirecten ibaret olan merdivenlerden inerek girerdim. eger kuzenlerimin bebekligine rastlamis bir aile havuzu sefasi ise bu, cemos kucagimda, bu mutlu aile ogleden sonrasinin tadini cikarirdim. boyumuz genelde yettigi icin ya da havuzun kenarlarinda merdivenler oldugu icin -bir tanesinin korkulugu da vardi- suda birbirimizi kucaklama oyunlari oynar, ben annemi, gulin beni kucaklarken fotograflar cektirirdik. atmosfer ortaminda asla yapamayacagimiz bu hareket hepimizi cok eglendirirdi. gun ilerledikce duvarlar gunesi engellemeye baslar, havuzun once yarisi, sonra belli bir kosesi gunesli olurdu. golgeler gelip de biraz usumeye basladigimizda kurabiyeler hatta belki de haslanmis misirlar ortaya cikar, havlulara sarinilip istahla bunlar yenilirdi. en sonunda yine babamin toparlama cabalariyla, havuzla vedalasilir, varsa ic camasirlari ve uzerine sortlar, askililar giyilir, yorgun argin arabaya binilir, evimizin havuz suyundan sonra tuhaf gelen ama sacimizdaki kireci aldigi icin iyi de gelen dusuna girilirdi. dokusunu hala hissettigim o beyaz kirec duvarlar ve demir kapi, bir dahaki 'aile havuzuna gidelim mi' onerisine kadar baska aileleri icine alip havuz ogleden sonralari gecirtirdi.

Comments

ozlem said…
havuzdaki suyun tadi da degisik gelirdi bana, havuzlarin birbirleriyle baglantili olmasi ilgincti, koprulerin altindan yuzerek gecerken hep urperirdim, bir de havuzun en derin yeri, suyun ciktigi bolum sanki baska birilerinin yasadigi bir yermis gibi gelirdi bana.
Únat said…
I have really no idea what your post says, but the picture is beautiful:)

Popular posts from this blog

Liddy's Nursery

Celebration of Life

New blog