esya

bizi nesnelere bu kadar baglayan ne, ne olabilir? odamdaki küçüklü büyüklü nesneler ve esya, teker teker hepsiyle bir bag kurmus olmam, bana kendimi daha iyi, daha kendim hissettirmeleri nasıl açıklanabilir mesela? sunu çok net hatırlıyorum: denizli'de, çalışma masamdaki kırmızı kumbarayı, kırmızı kapaklı akşap dolmakalemi, almelo mug'ını, londra'yla ilgili bir karti ve birkac tane daha (hicbir zaman cok fazla degil, her zaman sadeligi koruyarak) objeyi yerlestirir, duzenler, sonra da masa lambamın ısiginda ne kadar güzel göründüklerine hayret eder, derin bir nefes alir ve mutlu olurdum. superdorm'daki bütün odalarimla ilgili de bu duyguyu hatirliyorum: kendine ait kücük bir zaman ve mekan adaciginda sana ait ve gozune guzel gelen objeler arasinda yazi yazmak, odev yapmak, muzik dinlemek, nerden geldigi belli olmayan tuhaf bir cosku hissetmek. hatta bazen hayatinin anlaminin bu olabilecegine dair -gecici- kücük bir güven ani yasamak.
"a room of one's own" böyle bisey.

Comments

Popular posts from this blog

Liddy's Nursery

Celebration of Life

New blog