dimanche


su anda orasi o kadar guzel ki. yukari bakiyorsun ve icice gecmis yapraklar var, isigi gecirdikleri icin daha parlak bir yesil oluyorlar, agac gövdeleri islak gibi, daha koyu sanki normalden? günün isigi gri oldugu icin mi yesil bu kadar parlak acaba? hem sonra, yürürken ayni zamanda yukari bakarsan, üzerinden kayiyor bütün yapraklar ve yesiller ve kücük erguvan cicekleri ve mor salkimlar, ve bir filmde gibi hissediyorsun, ben pek film izlemem ama yine de öyle hissediyorum. her pazar, güney.
hem bu pazar, 90li yillara düstük birden, zaman tüneli diye bir sey gercekten icad edilmis gibi.
"ayrilmam sarilirim hayallere ayrilmam sevisirim ozleminle"
"bak simdi ne hale geldim yalnizliga hüküm giydim"
"her telefona sen cik her kapiya sen kos beni hatirla"
"hani issiz bir yoldan gecerken hani bir korku duyar ya insan"
"bir resmin kalmis bende tam ortadan yirtilmis hani siyah kazakli"
ve hatta,
"dorik dorik mogu mogu" (!)

bizim dolu, komik, mutlu, kendi dünyasinda, cilgin, "bi söyler bin gülerdik" gecmisimiz.
yani: sabahtan aksama
cocuk olduk. lakin aksam büyümek lazim geldi. ama her halükarda, bir sükû(t-u hayal)net geldi üzerime.
History weaving itself.

Comments

Anonymous said…
akşam büyümek lazım gelmiş sana...
dün bana geldi büyümek.
hiç de lazım değildi bence.
yine kendi kendine, pek çok zamanki gibi yersizce...
geldi işte
g

Popular posts from this blog

Liddy's Nursery

Celebration of Life

New blog